Yaşlı Kocamı Komşu Oğlu İle Kandırdım
Benim adım Gonca. 27 yasındayım, evliyim, çocuğum yok. Benden 15 yaş büyük kocamla üniversite için dersaneye giderken tanıştık. Despot baba evinin baskısından sonra, onun beni el üstünde yakalayan, sevecen tavırlarına kandım. Bana ve ev milletine aldığı hoş armağanlar, övgüler, zenginliği, hem beni hem ailemi ikna etti. Üniversite tasarıları çöpe atıldı, kısa vakitte evleniverdik. Ne Yazık Ki hayatımın en büyük kusuru buydu.
Ve ilk gerdek gecesinden itibaren benim kavrayışlı, olgun erkeğim kayboldu, daha doğrusu maskesini çıkardı. Yerine cehalet, kaba, hödük, fazla kıskanç koca tipi geldi oturdu.
Nişanlılık yarıyılında “prensesim, yavrum” diye çevremde dolanan adam, daha ilk gece benim fobilerime, kendimi kasmama, çırpınmalarıma hiç aldırmadan, üstümdeki gelinliği bölerek soydu beni… Çıplak, körpe, el dokunmamış vücuduma sapık bir tecavüzcü gibi parlayan gözlerle bakarken kendisi de soyundu. Ortaya çıkan tıknaz, fazla kıllı bedeniyle, romantik bir gerdek gecesi bekleyen saf kızın üstüne sanki saldırıp debelenmeye başladı.
Muradına erip kan ter içersinde, öküz gibi soluya soluya yan tarafa devrildiğinde, ben bacak aramdan yatağa süzülen bekaret kanımla, yanaklarımdan yastığa süzülen göz yaşımla, kasıklarımdaki acı ve vahim pişmanlığımla tavanı izliyordum. Başımı yan tarafa çevirdiğimde yerde paramparça edilmiş gelinliğime ilişti gözüm… İçimdeki pişmanlık kasıklarımdaki sancıyı bastırdı,
– “Allahım, ben ne yaptım?”
Ve bugüne kadar, nerdeyse on yıldır bu tümceyle yaşadım. “Ben ne yaptım?” Geriye dönmek yok, babam kapıyı dahi açmaz. İleriye gitmek yok, lise diplomasıyla hiçbir marifetim olmadan ne yapabilirim, kendime nasıl bir yaşam kurabilirim?
Bunca yıl bir nebat gibi bu adamla evlilik yaşadım. Akşamları alkol sigara kokularıyla, genelde içkili eve büyü… Üç beş, kendi alaka alanından, benim önem vermediğim konuşmalar… Yatağa giriş… Kıllı göbekli, iğrenç gövdesiyle üstüme çıkışı… Öpüşmesiz okşamasız, kısa süren bir ilişki… Kendisi boşalır, yana devrilip horlamaya başlar. Kabahatim genç ve hoş olmak… Fazla derecede kıskançlık… Dışarı çıkmak yok, dost aile görüşmesi yok, perdeler kapalı, alt kattaki kiracılarla hudutlu ilişki, bütün bir tutsak hayatı…
Çocuğumun olmamasını da başıma kaktı her fırsatta… Bense hiç üzülmedim buna… Dünyaya kocam gibi bir mahlukat daha getirmektense yalnız yaşamak daha iyidir diye düşündüm.
Bunları neden anlattım? Tolga ile, alt kattaki kiracıların 20 yaşındaki genç oğluyla yaşadığım ilişkiye gerekçe aramak için mi? Evet… Fakat asıl bunlar, gerekçe değil… Kocamla aramızda bu kadar yaş farkı olmasaydı, beni kavrasaydı, asıl anlamda sevseydi, beni yatakta doyursaydı, bunları, bu ilişkiyi yaşar mıydım? Sanmıyorum.
Peki pişman mıyım? Netlikle hayır… Pişman değilim. Tolga, bu genç, yakışıklı, güçlü adam, bana hayatı, yaşamayı, seksi, doyumu, tatmin olmayı, orgazmı, sevgiyi, sevilmeyi, Goncameyi öğretti zira… Hiç de pişman değilim. Aksine çok mutluyum.
Her şey bundan iki sene evvel başladı. Kocam iş için üç günlüğüne evden ufalamıştı. Bin bir tembihle beni koca evde yalnız başıma vazgeçmişti. Can kasvetinden can vermek üzereydim. Her zaman gidip sohbet ettiğim alt kattaki kiracılarımız da köye gitmişlerdi.
Akşamın geç saatinde kapı çalındı. Çekinerek gözetleme deliğinden baktım, alt katta oturan ailenin genç oğlu Tolga kapının önünde duruyordu. Yakışıklı Goncaeç suratını gördüğümde içim cız etti. Çok seviyordum onu… Güzel sohbeti, Goncaer suratı, candan davranışları etkiliyordu beni… Merakla kapıyı açtım,
– “İyi akşamlar Gonca abla, rahatsız ettim ama bizimkiler yoklar, bu saate kadar gelmediler. Haberin var mı acaba?” dedi utangaç bir tutumla… Ailesi apar topar, acilen köye gitmişti sabahtan, iki üç gün gelmeyeceklerdi. Anlattım.
– “Sana anekdot vazgeçmişlerdi, görmedin herhalde…”
– “Görmedim Gonca abla. Rahatsız ettim, iyi akşamlar…” Gitmesini istemiyordum, vahim canım bunalıyordu. Atıldım,
– “Gel Tolga, ben de çay demlemiştim. Bir kadeh çay iç, öyle git…”
– “Yok Gonca abla, rahatsız etmeyeyim, ben gideyim. Bilgisayarda işim vardı. Teşekkür ederim…” dedi, gitti.
Kös kös ardından baka kaldım. Sonra kapıyı kapatıp içeriye salona, yalnızlığıma döndüm. Emelsizce odalarda gezindim. Ruhum bunalıyor, duvarlar üstüme üstüme geliyorlardı sanki… Soyundum, kendimi yatağa attım. Her zaman yaptığım şeyi yapmaya, fantaziler kurarak kendimi okşamaya başladım. Gözlerim kapalı, bir elim külodumun içinde, öteki elim göğsümde, meme ucumu ovalarken hayaller kurdum.
Bu akşam hayal kurmak da kolaydı… Fantazilerimin her zamanki kahramanı Tolga az evvel kapımdaydı. Onun gitmediğini, içeriye girdiğini, öpüştüğümüzü, seviştiğimizi hayal ettim. Tolga bana sarılırken, ben de kollarımı sımsıkı kendime sardım. O, meme uçlarımı emerken ben iki meme ucumu da dilimle nemlendirdiğim parmaklarımın arasında sıkıştırıp ovuşturdum. O, hayalimde genç irisi gövdesiyle bacaklarımın arasına girip beni becerirken, iki elim de külodumun içine daldı, am dudaklarımı sıkıştırıp orta parmağımı içeriye saldım. Kendimi okşaya okşaya, amımı parmaklayarak kıvrandım soğuk yatağımın içinde… İnleye inleye boşaldım.
Üzerimde bir tek zevk sularımla ıslak külotla, çıplak gidişatta, soluk soluğa sırt üstü uyuyup tavana bakarken “hayat mı bu?” diye düşündüm. Ömrüm böyle mi geçecek benim? Kendimi okşaya okşaya… Yalnız… Kimsesiz… Yaşlı, kavrayışsız, kıskanç, despot kocayla… Yeniden dört duvar üstüme kapanmaya başladı. Kendimi kabrin dibinde sezip sıkılıyordum. Soluk alamıyordum.
Usuma Tolga geldi sonra… O da alt katta benim gibi yalnızdı. Çay… Öyle ya… Çay demlediğimi söylemiştim ona… İçeri gelmemişti… Ben gidip kapısını çalsam… Çayı ona götürsem… Seks filan usumda değil, zati az evvel hayalimde onunla sevişip boşalmışım. İnsan gibi iki sohbet etsem… Yalnızlığımı gidersem…
Sonunda duramadım, direnemedim… Kalktım, üzerime pak bir külot, sütyen, dolaptan bir giysi geçiriverdim. Makyaj aynasında kendime azıcık çeki kumpas verdim ivediyle… Gardrobun boy aynasında kendime bir baktım, hoş… Kocamın dışarıda giymeme izin vermediği, ev içinde kullandığım eteği diz üstünde, yakası azıcık dekolte kıyafeti seçmişim, nedense… Mutfağa gittim telaşlı adımlarla, çay demliğini, kadehleri bir tepsiye koyup doğru alta indim, kapıyı çaldım. Tolga açtı. Çekine çekine,
– “Çay demledim ama evde hiç şeker kalmamış Tolga. Sizde vardır, birlikte içelim diye geldim rahatsız etmezsem…” dedim. Üzerinde eşofmanlar vardı, beni içeriye davet etti,
– “Gel abla, rahatsızlık ne demek? Ben üzerimi dokunuşayım sen çayı koyana kadar…” dedi.
– “Gerek yok canım, akşam saati ehemmiyetli değil giyimin, rahatsız olma…” dedim. İçeriye girdim. Salonda sehpanın üzerine tepsiyi koyarak çayları hazırladım. Tolga da şekeri getirdi. Televizyonu açıp çayımızı içmeye, sohbet etmeye başladık. Söz dolandı, yalnızlığımıza geldi,
– “Ahmet ağabey yok sanırım evde…” dedi. İsmini dinlemek dahi neşemi kaçırmaya yetmişti.
– “Yok, o da iş için gitti, birkaç gün gelmeyecek.” dedim. Sonra sabredemeyip ilave ettim. “Zati olsaydı da fark etmezdi, kesintisiz alkollü oluyor, sızıp kalıyor… Ben de yalnız kalıyorum hep böyle…”
Sözcükler ağzımdan çıkar çıkmaz kendime geldim, neler söylüyordum ben…? Yanaklarım kızararak Tolga’ya baktım, kavrayışlı sevecen bakışlarla bakıyordu bana… Başını iki yana sallayıp duruyordu, gözlerinde bana acıyan bir ifade vardı. Köşede duran bilgisayar dikkatimi sürüklemişti. Mevzuyu değiştirmek, riskli sulardan uzaklaşmak için bilgisayarı mazeret ettim. Bir iki sual sordum, öğrenmediğim birkaç şeyi açıp gösterdi bana… Öyle güzelime gidiyordu ki bilgiç bilgiç bana anlatmaları, saatlerce dinleyebilirdim onu…
İnterneti açıp bir iki site gösterirken yanlışlıkla daha evvel açtığı porno sitesi beliriverdi ekranda… Çıplak kadınlar, erkekler, her şeyleri alanda ilişki fotoğrafları kaplayıvermişti ekranı… Telaşla suratı kızararak kapatmaya çalıştı açılan fotoğrafları
– “Şey, virüs girdi sanırım abla…” diye kekeliyordu bir yandan… Ben de utanıp başımı çevirdim. Evliydim ama en az Tolga kadar bilgisizdim bu mevzularda ve genç kız gibi utanmıştım en az onun kadar… Kalkıp gitsem mi diye düşündüm bir an, sonra bıraktım, kukumav gibi tek başıma oturamazdım evde… Bilgisayarı kapatıp geniş çekyatta suskunca, yanyana oturduk. Neden sonra suskunluğu Tolga bozdu,
– “Gonca abla, özür dilerim. İnan öğrenerek yapmadım…”
Suratına baktım. Yakışıklı, hoş suratına… Mavi gözleri palavra söylemiyorum diyordu bana… Elimi uzatıp elinin üzerine koydum avuntu etmek isteyerek,
– “Üzme kendini Tolga’cım…” dedim. “Gençsin, bekarsın… Olağan böyle şeyler…”
Sanki ben çok deneyimliymişim, çok şey öğreniyormuşum gibi… Bunu söylerken elinin sıcaklığı elimi yaktı sanki, süratle çektim elimi… Ne yapacağımı donakalmıştım. O elektrikli hava bir cinsli parçalamıyordu. Bir şeyler yapmalıydım.
Kalktım, çayları tazeledim. Titreyen ellerimle Tolga’ya çay kadehini uzatırken o da elini uzatınca elime çarptı, sıcak çay kadehi olduğu gibi kucağına devrildi. Canı yanarak ayağa fırladı. Eşofmanın önü çay olmuş, duman tütüyordu. İvediyle banyoya koşturdu. Ben de üzülmüştüm çocuğun canı yandı diye… İlk afallamışlığın ardından hemen arttan seğirttim takviye emeliyle… Banyonun kapısını açıp içeriye daldım,
– “Tolga, canın yandı mı, nasıl oldun?” diye sorarken daha tümcem bitmeden, onun eşofmanın altını çıkardığını ve küvetin içinde duş hortumuyla kasıklarına su yakaladığını gördüm.
Ağzım sarih, donup kalmış onu izliyordum. Adaleli bacaklarının arasında kalın ve uzun bir erkeklik uzvu vardı. Soğuk suyun temasıyla sanırım sertleşmiş dimdik karşıya bakıyordu aleti… Tabi insan ister istemez, evde kocamın senelerdir içime sokup durduğu şeyle bu hoş erkeklik uzvu arasında karşılaştırma yapıyor. Ben de yaptım.
İlgisi dahi yoktu. Kocamın minik, kara kuru sikini bunca yıldır erkeklik uzvu gayesine içime almıştım. Ama şu anda karşımda pespembe, kocaman başıyla, damarlı gövdesiyle bakılası, öpülesi, içime sokulası bir erkeklik uzvu, beni kışkırtırcasına bana bakıyordu. Tolga da donup kalmıştı. Sikini saklamayı, örtmeyi us dahi edememişti. Mülkü alanda, elindeki ucundan su fışkıran duş hortumunu unutmuştu perişanım… Sular yerlere akıyordu.
Ne yapacağımı öğrenemedim ilk anda… Donup kaldım ben de… Ama sonra içimdeki kadınlık hormonları dürttü. Hipnotize olmuş gibi birkaç adım attım gözümü ondan ayırmadan… İkimiz de konuşmuyor, birbirimize bakıyorduk. Yanına yanaştım. O da küvetten çıkıp bana geldi aynı biçimde…
Aramızda bir karış vardı yalnızca… Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. Dudaklarım titriyordu. Gözlerimi onun uzun kirpikli, mavi gözlerinden, etli dudaklarından ayıramıyordum. Soluk alamıyordum, dudaklarımı araladım soluk almak için… Tolga titrek bir sesle,
– “Gonca abla…” dedi.
Gözleri dudaklarımdaydı… İstekle aralanan, hevesle titreyen ıslak dudaklarımda… Eğildi, öptü dudaklarımdan… Bir anda birbirimize sarılıverdik, kabaca öpüşmeye başladık. Sımsıkı kucaklamıştı beni, altı çıplak gidişatta, sertleşmiş erkekliği ince etekliğimin arasından kasıklarıma batıyordu. Dakikalarca öpüştük. Dili dudaklarımı okşuyor, soluk almak için açılan ağzımdan içeriye sokup dilimle buluşuyor, beni çıldırtıyordu.
Bana sarılmayı bıraktı. Dudaklarını ayırmadan eşofmanın üzerini çıkardı. Tekerrür sarıldı. Ayakta, kollarında eriyordum sanki… Anadan Üryandı. Adaleli bedenine sımsıkı bastırıyor, ince kumaşlı kıyafetimin üzerinden onun sertliğini kasıklarımda duyumsuyordum.
Dizlerim titremeye başladı. Ayakta duramıyordum. Kavradı ne halde olduğumu, kollarıyla tüy gibi yakalayıp kaldırdı beni, kucaklayıp içeriye, salona götürdü. Öpüşmeye devam ediyorduk. Üçlü koltuğun üzerine usulca bıraktı beni… Bırakırken çıplak bedeniyle üzerime çıktı. Kıyafetimin incecik kumaşından onun çıplak gövdesinin ağırlığını, sertliğini, yakan sıcaklığını hissediyordum. Bir kolunu boynumun altından geçirmiş yastık yapıp kabaca dudaklarımı emerken, öteki elini kıyafetimin eteğine götürdü.
Bacaklarımı yavaş yavaş, okşaya okşaya eteğimin altında ilerlemeye başladı eli… Baldırlarımı, bacaklarımın içlerini, külodumun üzerinden kadınlığımı okşadı uzun uzun… İçimde volkan kaynıyordu sanki… Lavlar boşalıyordu, külodumun ıslandığını hissediyordum. Ateş gibi parmaklarını aradan sokup amımı avuçladığında dudaklarının içinde zevkle inledim. Soluk alamıyordum,
– “Ohhh… Tolga… Tolga…” diyebildim.
– “Gonca abla… Çok hoşsun… Harikasın… Seninle sevişiyorum… Hep hayallerimde olduğu gibi… İnanamıyorum buna…” Aç dudakları her yerimde, dudaklarımda, yanaklarımda, kulak memelerimde, gerdanımda dolaşıyordu. Bir yandan dudakları, bir yandan klitorisimi, amımı okşayan parmakları tamamlıyordu beni… Yağ gibi eriyordum kollarında…
Öpmeyi bıraktı. Doğruldu. Ne yapacak diye beklerken kıyafetimin önündeki düğmeleri çözmeye başladı. Sabırsız parmakları titreyerek düğmeleri tek tek açtı. Kıyafetimin önü tamamen açılmış, dantel sütyenim ve külodum alana çıkmıştı. Sütyenimi zorlayan memelerimi aç bakışlarla süzdü bir an… Direnemedim, kalkıp koltuğun üstünde diz çökerek kıyafetimin kollarını sıyırdım, çıkarıp kenara attım. Sütyen külot kalmıştım. Süratle atıldı, dudaklarıma yumulurken ellerini arkama, sütyenin kopçasına götürdü. Sabırsızca, koparırcasına açtı sütyenimi, memelerimi alana çıkardı.
Sütyenin baskısından kurtulan memelerim, sertleşmiş uçlarıyla onu davet ediyordu sanki… Hayran bakışlarının altında mutlulukla kıvrandım. Kocamın pek ellemediği memelerim hala genç kız sertliğinde ve dikliğindeydiler. Eğilip evvel birini, sonra ötekisini ucundan öptü. Ürperdim. Dudakları birinin ucunu anlayıp emmeye başladığında kendimden geçtim sanki, başını yakalayıp arkaya devrildim. Genç erkeğimi kendime çektim. Şimdi süt emen bir bebek gibi mememi emiyordu.
Beynimde şimşekler çakıyordu sanki… Meme ucumdan tüm bedenime bir zevk ürpertisi dağılıyor, kendimden geçiyordum. Bir bacağı benim üstümdeydi. Sertliği kalçalarıma dokunuyor, ben buradayım dercesine vücuduma batıyordu. Bir mememi vazgeçip ötekisine saldırıyor, emiyor, avuçluyor, parmaklarının arasında sıkarken vantuz gibi ağzının içine tamamını almaya çalışıyordu. Bense altında kıvranıp duruyordum çılgın gibi…
Göğsümü emen dudaklar alta indi… Karnımı, göbeğimi tavaf etti… Dudaklarının yanı gizeme diliyle ıslak bir iz vazgeçip alta yöneldi. Hiç yaşamadığım şeylerdi sezdiklerim… Gözümün önünde yıldızlar uçuşuyordu… Üzerimde kalan tek kıyafet olan çamaşırımı, külodumu okşarcasına sıyırdı bacaklarımdan… Ve dudaklarını benim çizgi biçimindeki ellenmemiş kadınlığımın üzerinde hissettim. Sıcacık… Islak… Amımı yeni arınmıştım. Sanki onu bekler gibi pırıl pırıl, kaymak gibi yapmıştım. Ve şimdi Tolga kaymağımı yemekle meşguldü.
Dış dudaklarımı aralayıp diliyle boydan boya gezindi amımda… Dilinin ucu bızırıma dokundu, ben yerimden zıpladım. İnanılmaz bir zevk, bir şehvet dalgası sardı her yanımı… Bızırımı yaladı, emdi uzun uzun… Sonra dilini alta indirdi, parmaklarıyla dış dudaklarımı aralayıp içime soktu. Islak ve sıcak dilini olabildiğince içime gömdü. Hava almaksızın dudaklarını kapattı amıma… Amımı emerken dilini içeride oynata oynata içimi okşuyordu. Bu arada ıslak parmağıyla klitorisimi okşarken, öteki elinin bir parmağı arka kapımı yoklamaya başladı.
İşte o anda kendimi kaybettim. Böyle bir zevk yaşamamıştım ömrümde… Tüm bedenim kasılmaya, dalgalanmaya başladı… Hala sıcak dili amımdaydı. Parmaklarını kalçalarıma geçirmiş, kaçıp kurtulmamı yasaklamak istercesine sıkıyor, beni hareketsiz vazgeçmeye, dilinin verdiği zevki devam ettirmeye çalışıyordu. Öyle bir orgazm yaşıyordum ki, kendimi can vermiş, bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyordum sanki… Kalçalarım yatağı vurmaya başlarken amımı emmeyi bıraktı, yukarıya çıktı. Eliyle memelerimi sıkarken dudaklarını benim soluk almaya çalışan sarih dudaklarıma kapattı. Can Veriyordum zevkten… Durmaksızın inliyor, kısık çığlıklar atıyordum,
– “Oohhhh… Tolga… Direnemiyorum Tolga… Ölüyorummm… Ne yaptın bana sen… Nasıl zevk bu… Erkeğimm… Aşkımm… Ooohhhh….”
image
Neden sonra sarsıntılar rahatladı, eksildi, sona erdi. Kendimi halsiz, bitkin bir halde Tolga’nın kollarına vazgeçtim. Hiç böyle bir zevk yaşamamıştım ömrümde… Hala su içinde kalmış, ıslak amımı okşayan elinin üzerine elimi koydum minnetle… Goncaümsedim…
– “Öyle hoşsun ki Gonca abla…” dedi hayranlıkla…
– “Teşekkür ederim” dedim. “Hiç böyle bir zevk yaşamamıştım. Hayatımda bir erkekle yaşadığım ilk asıl orgazmım bu benim…” Gözleri açıldı, bana baktı,
– “Nasıl? İnanmıyorum sana.. Ahmet ağabey?”
– “Ahmet ağabeyin hiç böyle yapmamıştı… Böyle sevmedi beni hiç… Ahmet ağabeyin her zaman içime girer, bir kaç git gel ve sonra kendi boşalır, beni düşünmeden yatar sızar kalır…” dedim. Sonra elimi uzatıp yarı kalkmış gidişattaki sikini okşadım, utanarak ilave ettim. “Değil senin yaptığın gibi amımı yalamak emmek, adamakıllı sevişmedi dahi…” Okşamalarım yarı kalkık sikini sertleştirmiş, dimdik olmuştu. Kıvrandı,
– “Sen de yalamak ister misin Gonca abla?” dedi utangaç bir tutumla… İstediğini yapmayacağımdan, tersleyeceğimden korkar gibiydi. Goncaümsedim,
– “Hiç yapmadım bunu Tolga… Ama madem sen beni bu kadar mutlu ettin, sana bunu borçluyum aşkım… Ne istersen yaparım senin için…” dedim. Doğrulup dudaklarından öpmeye başladım, gezine gezine boynuna, göğsüne, sert karnına kadar indim. Kasıklarına başımı eğdim, hoş sikini elimle yakalayıp hayran hayran baktım. “İlk kez yapıyorum bunu… Beceremezsem sen yönlendir beni…”
Dilimi çıkarıp ucuyla boydan boya yaladım erkekliğini… İyice sertleşmiş, damarları parmak gibi kabarmıştı ellerimin arasında… Dilimin ucunu kabarmış kan damarlarında, yumruk gibi başında, şapkasının kenarlarını dolaştırıyordum ıslak ıslak… Eğildim, alta indim, taşaklarını dudaklarımın arasına alıp yumurtalarını emer gibi yaptım. Kıvranıyordu ben bunları yaptıkça, inliyordu… Yukarıya çıktım. Ağzımı kocaman açıp sikinin kocaman başını ağzımın içine almaya çalıştım. Dişlerim canını yaktı sanırım, inledi.
– “Özür dilerim aşkım… İlk kez bir erkeğin sikini ağzıma alıyorum… Kusura bakma…” dedim kısık sesle…
– “Ehemmiyetli değil Gonca abla…” dedi. “Ben de şimdiye kadar birkaç orospuyla, parayla seviştim yalnızca… Hiçbir kadın da bunu yapmamıştı bana… Sikimi ağzına alıp emen olmadı şimdiye kadar… Devam et sen…” derken parmakları saçlarıma arasını geziyordu.
Bu beni daha da ateşledi. Dudaklarımı daha da açıp ağzıma aldım başını… Şapır şupur bebek emziği gibi emmeye, dilimle içimde yalamaya başladım. Tolga da başımdan yakalayıp kendine bastırıyordu. Böylece koca erkekliği ağzımın içinde kaybolmaya, yavaş yavaş ağzımın derinliklerine kadar girmeye başladı. Gözleriyle beni izliyordu. Ben de onun zevkten kısılmış gözlerinden gözlerimi ayırmadan işimi yapıyor, onun manipülasyonuyla sikini sonuna kadar ağzımın içinde kaybetmeye, onu zevkten eritmeye çabalıyordum.
Belki bir on dakika böyle emdikten sonra kasılmaya başlamıştı ki birden kalktı yerinden, beni sırtüstü yatırıp üzerime çıktı, sikini tekerrür ağzıma soktu. Başım iki dizinin arasındaydı. Saçlarımdan yakalayıp sonuna kadar kendine çekti. Dudaklarım kasıklarına dokundu. Soluksuz kalmıştım. Başımı sallayıp kurtulmaya çalıştım. Erkekliğinin kafası bademciklerime dokunuyordu, boğazımdan içeriye girmişti sanki… Saçımdan yakaladığı parmaklarıyla başımı geriye çekti, soluk almamı sağladı, sonra tekerrür gömdü. Kalçalarını ileri geri oynatıyor, ağzımı siker gibi gidip geliyordu.
– “Ohhh… Gonca ablaaa… Harika emiyorsun… Çıldırtıyorsun beni… O ufacık ağzında nasıl kaybettin benim yarağımı… Aaahhhh… Harikaaa…” diye feryat ediyordu bir yandan…
Benimse cevap verecek halim yoktu. Ağzımın içinde kocaman bir yarakla soluk alamadan ağzımdan sikiliyordum. Bütün boğulacak gibi olduğum anda sikini ağzımdan çıkarıyor, bir parça soluk almamı sağlıyor, sonra tekerrür sikini ağzıma gömüyordu. Kendimi kurtarmak için ellerimi kalçalarına sarmış, tırnaklarımı barbarlarına geçiriyordum. Ama tırnaklarımın acısı dahi mani olmuyordu erkeğime ve beni ağzımdan sikmeye devam ediyordu.
Sonunda kasılmaya, döllerini ağzımın içine püskürtmeye başladı. Kaçmak istedim, vazgeçmedi. Döllerinin son zerresine kadar ağzıma, boğazımdan içeriye boşalttı titreye titreye… Baskıyı rahatlatmıştı. Ben de olan oldu diyerek tadı pek güzelime gitmese de erkekliğini emdim, son damlasına kadar menilerini boşalttım içinden… Sonra dışarıya çıkardım. Oysa aksine ağzıma boşalmaktan mest olmuştu.
Koltuğun üzerine devrildik ikimiz de… Soluk soluğa kalmıştık. Kenarda duran giysimi alıp ağzımın kenarından taşan menileri arındım bir hoş… Anadan Üryan uzandık öylece… Elini uzatıp elimi yakaladı,
– “Hiç böyle bir an yaşamamıştım…” dedi. Elini sıktım minnetle,
– “Ben de aşkım… Ben de…” dedim. Kesik kesik konuşmaya başladık kendimize geldiğimizde… “Tolga, lütfen bundan kimseye bahsetme olur mu? Dilenirim sana… Şayet bahsetmezsen erkeğim olursun, her zaman yaşarız bu zevkleri… Kocamla bunca yıldır yaşadığım seks dokunulmuş meğerse… Beni sen doyurursun bundan sonra… Ben de seni doyururum…”
Eğilip öptü beni,
– “Çılgın misin Gonca abla? Bu zevki yaşamak için ne istersen yaparım. Başkasına anlatır mıyım hiç?” dedi. Sımsıkı sarıldım ona,
– “Keşke daha evvel yaşasaydık bu zevkleri… Nelerden yoksun kalmışım meğerse… Becerikli erkeğim… Tatmadığım zevkleri tattıran erkeğim… Bundan sonra kocam sensin… Erkeğim benim…”
Yeniden sertleşmişti siki, bacaklarıma dokunuyordu taş gibi… Dudaklarımdan öptü,
– “Ama daha sikmedim Gonca abla… Amını yaladım yalnızca… Artık seni sikmek istiyorum… Döllerimi amına boşaltmak istiyorum… Hadi yukarıya, sizin eve çıkalım. Seni kocanın yatağında sikmek istiyorum…”
– “Ohhh… Tolgaa… Konuşma böyle… Sikli amlı filan… Ahlaksız…” dedim Goncaerek… Elimi aradan uzatıp sertleşen sikini anladım. Taş gibiydi. “Mımmm… Demek beni kocamın yatağında sikmek istiyorsun ha? Kocamın beni siktiği yatakta? Arsız seni… Hadi o zaman… Yukarıya çıkalım… Sik beni hoş hoş… Bu koca sikini sok bana…”
İkimiz de heyecanlanmıştık. Ateşimiz tekerrür yükselmişti. Binada ikimizden başkası yoktu. Üçüncü kat boş duruyordu. Kalktım, külot sütyenimi alıp giymek için davrandım. Elimi yakaladı,
– “Hayır, giyme Gonca abla… Öyle gel… Anadan Üryan…” Kıkırdadım,
– “Çılgınsın sen Tolga… Delisin… Hadi o zaman… Gidelim… Sabaha kadar seninim bu gece…”
Beni kolumdan yakaladığı gibi, elimizde elbiselerimizle dışarıya çıktık. Daha merdivenlerden çıkarken oramı buramı ellemeye, öpmeye başlamıştı dahi… Kahkahalarla Goncaüyor, çocuklar gibi oynaşıyorduk. İyice sertleşen siki bacaklarının arasında sallanıp duruyordu. Çılgın gibi tahrik oluyordum onun deli hareketlerinden…
Bizim dairenin kapısına geldik. Eğilip anahtar deliğini ararken Tolga arkamdan yanaşıp sertliğini bacak aramdan sokmuş okşayıp duruyor, beni belimden yakalayıp kendine sürüklüyordu. Kapıyı çeper güç açtığımda hemen içeriye girmedi, beni kapıya yaslayıp üzerime bastırdı adaleli gövdesiyle, öpmeye başladı… Ellerimi yukarıyada birleştirmiş bastırıyor, hareket etmeme, kurtulmama izin vermiyordu. Siki kasıklarıma direnmiş baskı yapıyordu. Güzel, zati pek kaçmak istediğim de yoktu ya… Uzun uzun öpüştük. Önümde onun adaleli vücudunun ateş gibi sıcaklığı, sırtımda çelik kapının soğuk serinliği… Çılgın oluyordum zevkten…
Ve neden sonra kapıyı kapatıp içeriye girdik. Bu sefer hakimiyet bendeydi. Onu kolundan yakalayıp yatak odamıza götürdüm. Yatak odam her zamanki gibi gayet kumpaslıydı ve oldukça geniş bir yatağımız vardı. Çevresine bakınıp duran Tolga’ya sarılıp dudaklarına yapıştım. Karşılık verdi. Öpüşürken soluğumuz kesiliyordu. Bir eli saçlarıma sürüklerken öteki eli sırtımda, kalçalarımda dolaşıyor, kendine sımsıkı bastırıyordu. Az evvelki ihtiras yeniden tüm bedenimi sarmıştı. Alevler içinde yanıyordum. Dudaklarımı sürükleyip inledim,
– “Tolga, bu gece seninim… Bu gece kadınlığımı yaşat bana…”
Beni öpe öpe yatağın kenarına kadar götürdü Tolga… Öpmeyi vazgeçmeden üzerime eğildi, beni yatağa uzattı boylu süresince… Bunca yıldır kocam yanımda horlarken ağladığım, kendimi tatmin ettiğim yatağımda genç, yabancı bir erkeğin altına uyumak üzereydim. Heyecandan, zevkten can veriyordum. Tolga’nın tüm vücudumda gezen dudakları elleri tamamlıyordu beni…
– “Hadi Tolga… İçime gir artık… Direnemiyorum… Seni içimde istiyorum…” diye inledim. Bacaklarımı araladı, dizlerinin üstünde yanaştı. Sikini yakalayıp başını ıslak amımın kapısında, dudakları üzerini gezdirdi. İnledim… Kalçalarımı oynatarak kıvrandım, “Hadii… Sok artık…” dedim.
Kırmadı beni… Usulca yüklendi… Ama girmedi hemen… Tüm ıslaklığına karşı amımın girişi güçlük çıkarıyordu kocaman erkekliğine… Azıcık daha ıslaklığımı okşadı, aletini başını nemlendirdi sularımda… Sonra tekerrür bastırdı. Başı girmişti içime… Durdu… Bekledi… Tekerrür itti… Yavaş yavaş koca sikini gömüyordu amıma… İnanılmaz bir zevkti yaşadığım… Kendimi kaybediyordum zevkten…
– “Aaahhh….” diye inledim.
– “ Hoşlandın mı Gonca abla? Sikim zevk veriyor mu?”
– “ Çılgın misin? Zevk de söz mü Tolga? Çok güzelll… Kocamın pipisine alıştı amım… Senin koca sikin kudurtuyor beni zevkten… Can Vermek üzereyim…”
Tam vücuduyla üstüme yüklendi. Siki dibine kadar amıma girdi bir anda… Boynuna sarılıp tüm bedenimle yapıştım ona… Bacaklarımı beline sardım… Bacaklarımın arasında koca bir et parçası vardı ve beni zevkten, şehvetten öldürüyordu bu kalınlık… Kıpırdanmaya, amımın içinde gidip gelmeye başladı yavaş yavaş… Soluğum kesiliyordu zevkten… Boynuna dişlerimi geçirip tısladım,
– “Ohhhh… Harikaa… Mmmm… Çok hoş… Hadi hızlan aşkım… Sik beni…”
– “Hemen değil Gonca abla…” dedi soluk soluğa kulağıma… “Seni yavaş yavaş sikicem… Kocanın yaptığı gibi sikimi sokup çıkarıp boşalmayacağım sana… Tadını çıkaracaksın yarağımın… Sikilmenin, seks yapmanın ne demek olduğunu bileceksin bu gece Gonca abla…”
Azıcık hızlanıyor, azıcık yavaşlıyor, gelecek gibi olduğunda durup bekliyordu. Böyle yapınca da ben zevkten kuduruyor, çıldırıyordum. Yavaş yavaş kendini geriye sürüklüyor, sonra süratle, bir anda köküne kadar yarağını içime sokuyordu. Sikinin başının ta diplerime dokunduğunu, koç başı gibi zorladığını hissediyordum. Vajinamın diplerinde sezdiğim sertliğinin okşamaları beni benden alıyor, kıvranıyor, kendimi sağa sola atıyordum. Kalçalarımı çalkalayınca da daha makûs oluyor, koca siki amımın içinde her yerime dokunuyor, çıldırtıyordu. Amıma her vuruşunda zevkin yanında acıyla inliyordum. Kocamın hiç dokunmadığı yerlerime dokunuyordu erkekliği…
Ve bir erkeklik uzvu içimdeyken hayatımın ilk orgazmını yaşadım, kendimden geçtim. Bacaklarımı sımsıkı kalçalarına sarmış, indirip kaldırıyor, kalçalarım yatağı hırpalıyor, bağırıyordum. İnanılmazdı yaşadığım şey… Dakikalarca sürdü bu zevk… Kendimden geçtim bir zaman… Neden sonra kendime geldiğimde Tolga hala içimde, bacaklarımın arasındaydı ve gidip geliyordu yavaş yavaş… Tekerrür inlemeye başladım. O volkan tekerrür kaynamaya, doruğa yükselmeye başladım. Tolga da sona yanaşmak üzereydi.
Bütün bu esnada telefon çaldı. İkimiz de durup yatağın yanındaki telefona baktık. Hemen açmadım. Telefon birkaç kez çalana kadar soluğumun düzelmesini bekledim. Görüşebilecek hale gelince elimi uzattım, telefonu kaldırdım. Telefonun öteki ucunda kocam vardı. Mesele var mı, her şey yolunda mı diye aramış. Bu arada Tolga da içimden çıkmamış, üzerime uzanmıştı. Bacaklarımın arasında yabancı bir erkek, yarağını amımın dibine kadar sokmuş gidişatta, uykudan uyanmış sesimle kocama cevap verdim,
– “Aloo…” Konuşmaya başladık. “Erkenden uykum geldi kocacım… Uyuyordum…” dedim.
Biz kocamla konuşurken Tolga içimde milim milim sikini oynatıyor, yavaş hareketlerle gidip geliyordu amımda… Ağzımı kapatıp zevk inlemelerime mani olmaya çalıştım kocama cevap verirken… Enteresanım, benim başka bir erkeğin altında sikiştiğimden habersiz, beni soruyordu. Buysa daha çok tahrik ediyordu beni…
Kocamla konuşurken beni sikmekte olan Tolga ile göz göze bakışıyorduk. Zevkten gözlerimiz kısılmıştı. Dudaklarımızda bir Goncaümseme… Kocam uzun uzun bir şeyler anlatırken telefonun ahizesini elimle kapatıp fısıldadım,
– “Memnun musun aşkım? Telefonda kocam var. Ve sen karısını sikiyorsun…” İnledi suskunca,
– “Ohhh… Evet Gonca abla… Öyle hoş ki… Ahmet ağabeyin karısını sikiyorum yatağında… Altımda zevkten inletiyorum… Haberi yok pezevengin…” diye fısıldadı o da… Boynuna sarılıp omuzunu dişledim…
– “Erkeğim benim… Sikemeyenin karısını sikerler… Hadi sik beni… Hoş hoş sik… O koca yarağınla sik Ahmet ağabeyin karısını… Ohhh… Sok yarrağını bana…”
Kocam hala anlatıyordu telefonda… Arada ahizeyi kapatan parmaklarımı kaldırıp hı… hı… evet… hayır… diye cevaplıyordum onu… Özlediğini söyledi sonunda…
– “Ben de seni çok özledim kocacım… Yalnızlık güçmüş… Bir an evvel gelsen keşke… Burda, yatağımızda yalnız uyuyorum, sensiz… Gelsen de sevişsek…” dedim işveli işveli… Sanki gelse yapacağımız şeyin ismi seksmiş gibi… Vedalaştık,
– “İyi geceler karıcım, kendine iyi bak…” dedi, kapattı telefonu… Bense ahizeyi elimden fırlatıp attım, içimde gidip gelen Tolga’ya sımsıkı sarılıp kalçalarımı çalkalamaya başladım, amımda hareket edip duran sikini daha çok sezmeye çalıştım. Soluk soluğa,
– “Dinledin mi?” dedim. “Kendime iyi bakacakmışım…” Tolga da tam gövdesiyle üstüme yüklenerek amıma bastırırken cevapladı beni,
– “Merak etme Gonca abla… Ben sana iyi bakarım…” dedi.
Telefonda duraklamamız azıcık yavaşlatmıştı süratimizi ama konuştuğumuz hayasız, ar damarı çatlamış sözcüklerin tesiriyle delirmiştim. Tolga da benden daha çok heyecanlanmış ve zevke gelmişti. Sona yanaşmıştık ve üzerime uzanmış, son darbeleri vuruyordu. Boşalmak üzereydim.
O da geleceğimi sezmiş, hızlanmıştı iyice. Ve son hücumda öyle bir yüklendi ki kendini maksadı, odanın içini dolduran inlemelerle aynı anda ben de kasıldım. Birbirimizi öylesine sımsıkı sarmıştık ki ikimiz de birbirimizin kolları arasında titreye titreye boşalıyorduk. Döllerinin sıcaklığını amıma diplerini seziyordum. Hayatım süresince böyle bir şey yaşamamıştım.
Bir zaman içimde öylece kaldı. Amım sikini sarıyor, içimde yeni yeni küçüldüğünü hissediyordum. İçimden çıkmak istemiyor gibiydi. Bacaklarımın arasında boylu süresince uzanıyordu üstümde… Soluklarımız sonunda kumpasa girdi, durgunlaştık. İçimden çıktı, kendini yan tarafıma vazgeçti.
– “Sigaran var mı aşkım?” diye sordu.
İçim titriyordu o aşkım dedikçe… Kalkıp kocamın sigara paketini çıkardım çekmeceden, iki sigara çıkarıp çakmakla ikisini de yaktım. Üryanlığımdan utanmak usuma dahi gelmiyordu, öylesine natüreldi ki üryanlığımız… Tekerrür yatağa, sevgilimin koynuna girdim. Kollarının arasına uzanıp onun sigarasını dudaklarının arasına kıstırdım. Pek kullanmadığım halde onunla birlikte orgazm sigarası tüttürdük beraber… Karnının üstüne koyduğumuz fondöten kolisini küllük olarak kullanıyorduk.
– “Tolga, bundan sonra bana abla deme, istemiyorum” dedim.
– “Peki aşkım…” dedi. “Bu geceden sonra kadınımsın sen benim… Ablam değilsin…” Uzanıp sigara dumanı çıkan etli dudaklarını öptüm.
– “İlk kez sevişmekten zevk aldım. Senin sayende aşkım… Ahmet ağabeyin siki çok ufak, senin kadar da kalın değil üstelik… Bir de kendi işini tamamlar, benimle hiç ilgilenmez. Senin kollarında kadın olduğumu anladım ilk defa…” diyerek içimi döktüm. Kulağımdan öperek,
– “Daha gece sona ermedi aşkım… Sabaha kadar benimsin… Altımda inleticem seni… Halsiz kalıncaya kadar becericem seni…” Sımsıkı sarıldım,
– “Ne istersen yap… Senelerin acısını çıkarmak istiyorum. Ne zaman, nasıl, ne kadar istersen sevişirim seninle…” dedim.
– “İçine boşaldım.” dedi kararsızla… “Hamile kalırsan?”
– “Olsun, senin çocuğun, doğururum…” dedim. Kaygıyla suratıma bakıyordu. Goncaerek yanağını okşadım. “Merak etme, çocuğum olmuyormuş benim… Korunmamıza gerek yok. İstediğimiz gibi sevişebiliriz başka bir deyişle…” Elimi uzatıp sikini okşadım, hemen başını kaldırdı haylaz… “Hatta şimdi başlayabiliriz sevişmeye eforun varsa…”
Sigarasını küllüğe bastırıp etajere koydu. Belimden yakalayıp bir anda üstüne çıkardı beni… Bacaklarımı aralayıp yerleştiğimde çoktan sertleşmiş siki amıma baskı yapmaya başlamıştı. Ne yapmak istediğini kadınlık sezgilerimle kavramış, sikinin üzerine oturmaya başlamıştım dahi… Dudaklarımı ısıra ısıra erkekliğini içime aldım. Belimden yakalayıp kendine sürüklüyordu. Sonunda dibine kadar girdi.
Azıcık bekleyip üstünde hareket etmeye başladım. Yukarıya alt inip kalkıyor, ucuna kadar çıkıp dibime kadar içime alıyordum. Giderek hızlandım, ıslak amımın içinde yağ gibi kaymaya başladı erkekliği… Başını kaldırıp memelerimi yalıyor, uçlarını emiyordu ben üstünde gidip kazançken…
Zevkten çıldırıyordum yeniden… Bir defa daha sarsılmaya, orgazm olmaya başladım. Sonunda üstüne yığılıp kaldım. Yana devrilip iki büklüm oldum. Bacaklarımı kasıyor, hala devam eden orgazm kasılmalarının zevkini çıkarıyordum.
Sabaha kadar seviştik. Duş yaptık, banyoda arkamdan girdi… Duştan çıktık, yatağın üstünde domalttı beni, kalçalarımdan yakalayıp amıma girdi. Bu defa farklı açıdan amıma giren erkekliği zevkten çıldırttı beni… Sabaha kadar seviştik kısacası… Uzun uzun seviştik… Durduk, dinlendik, sikiştik. Ben erkeksiz, o kadınsız geçen senelerin acısını çıkarırcasına seviştik. Banyoda bir defa da arkadan, minik deliğimden becerdi. Çığlıklarıma aldırmadan arkamın kızlığını bozdu. Onun zevkini de yaşattı bana…
Sabah güneş doğarken sızıp kaldık yatakta… Öğlene kadar ölü gibi yattık. Uyandık. Anadan Üryan evin içinde dolaştık, oturduk, kalktık, mutfakta yemek yedik. Evin her köşesinde, her odasında seviştik. İki gün süresince yeni evli balayı çiftleri gibiydik. Hiç durmadık. Öpüşüp koklaştık, seviştik. Ertesi gün kocam gelecek diye güçle dağıldık birbirimizden…
İki seneye yakın bir zaman süresince sürdü ilişkimiz… Fırsatını bulduğumuz, canımızın sürüklediği her anda birbirimizin kollarına koştuk. Fakat sonunda ailesiyle birlikte taşındı, birbirimizi kaybettik. Şimdi hayata küsmüş gibiyim. Bir kenara çekilip saatlerce Tolga ile yaşadığımız sevişmeleri anıyorum. Mutfakta yemek yerken o yemek masasında bana yaptıkları…
Kocamla uyurken o yatakta yaşadığımız orgazmlar… Kocamın çükü içimde gidip kazançken, Tolga’nın içimi dolduran kalınlığı… Kocamın leş gibi alkol kokusundan iğrenirken, burun deliklerimde Tolga’nın erkek bedeninin salgıladığı beni tahrik eden erkek kokusu…
Fakat yapacak bir şeyim yok. Ya böyle yaşamaya devam edeceğim, ya da kendime geleceğim. Çıkıp kendime bir biçimde yeni bir Tolga bulacağım. Onun gibi bir erkek… Beni doyuran, beni yaşatan, beni kadın yapan bir erkek… Bekliyorum… Her an karşınıza bir Gonca çıkabilir, gözleriyle sizi süzen, tartan, aranan… Benim o…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.